avatar

Ahmed Siyâhî Hz. 3. Bölüm

Yolumuzu Aydınlatanlar
Yolumuzu Aydınlatanlar
Episode • Apr 22, 2021 • 23m

Kastamonu velîlerinden. 1777 (H.1191) senesinde Kastamonu'nun Kırkçeşme mahallesi Ahmed Dede Caddesindeki evde doğdu. Babası Sadi tarikatı dervişlerinden Demirci Ahmed Efendidir.

Ahmed Siyahî, Kur'ân-ı kerîm okumayı zamanın zâhid ve âbidlerinden olan Şâbân Efendiden öğrendi. İlk tahsîline Mustafa Efendi isimli bir zâtın huzûrunda başladı. Amasyalı Uzun Ali Efendinin derslerine devam ederek ilmini genişletti. Nakşibendiyye yolunun büyüklerinden Hoca Nu'man Efendi Şeyh Hicâbî'nin sohbetlerinde bulunarak çok istifade etti. Bu hocalardan icâzet aldıktan sonra Çorum'a gitti. Burada Yûsuf-ı Bahrî Efendiden hadîs ilmini öğrendi ve akranları arasında Hâfız-ı hadîs ünvânı aldı. Birkaç defâ Çerkeş'e gitti ve Halvetiyye yolu büyüklerinden Şeyh Mustafa Efendinin sohbetlerinde bulundu. Şeyh Mustafa Efendi; "Senin feyzine sebeb olan zâtın ismi Hâlid olacak. Onu ara." diye tavsiyede bulundu.

Ahmed Siyâhî Efendi, kendisini irşâd edecek, yetiştirecek Hâlid ismindeki zâtı aramaya başladı. Karadan hacca gitmek üzere yola çıktı. Şam'a vardığı zaman Nakşibendiyye yolunun büyüğü Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin ismini duyunca; "Hocam Şeyh Mustafa Efendinin buyurduğu Hâlid bu olabilir." diyerek hemen sohbetlerine devam etti ve talebeleri arasına katıldı. Hocası Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî ile birlikte hacca gitti. Ahmed Siyâhî, başına devamlı siyah sarık sardığı için Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî tarafından "Siyâhî" lakabı verildi. Hac ibâdetini tamamladıktan sonra hocası ile tekrar Şam'a dönerek bir müddet daha kaldı. Mevlânâ Hâlid hazretleri ona, insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını öğretmesi, doğru yolu göstermesi için icâzet, diploma verip vazîfelendirince, 1827 senesinde Kastamonu'ya döndü.

Kastamonu'ya dönüşünde Abdülbâkî Medresesi müderrisliğine tâyin edildi. Bir taraftan talebelere ilim öğretir, diğer taraftan insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlatırdı. Kendisini sevenleri ve talebeleri gün geçtikçe arttığı halde, çekemeyen, karşı çıkan ve düşmanlık besleyenler de vardı. Bir gün Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin meşhur halîfelerinden Abdülfettâh-ı Akrî hazretleri Bağdât'tan İstanbul'a gelirken Ahmed Siyâhî'yi ziyâret için Kastamonu'ya uğradı. Bu durum şeyhi ve talebelerini çok sevindirdi. Ayrıca şeyhin büyüklüğünü göremeyenlerin gözlerindeki perdelerin açılmasına yol açtı. Nitekim Kastamonu âlimlerinden olup şeyhin büyüklüğünü kabul etmeyen Keskinzâde Ahmed Efendi, Abdülfettâh Efendiye gelerek tasavvuf dersleri almak istedi. Bu taleb üzerine Abdülfettah-ı Akrî; "Şeyh Siyâhî buradayken bizim ders vermemiz edebe uygun olmaz." diyerek onun yetiştirilmesini Ahmed Siyâhî'ye havâle etti. Keskinzâde de şeyhten özür dileyip talebesi oldu.

Merdoğlu isminde hayırsever bir zengin evini medrese haline getirip, talebe yetiştirmesi için Hacı Ahmed Siyâhî'nin emrine verdi. Ahmed Siyâhî Efendi; Merdoğlu Medresesi veya Hacı Ahmed Efendi Medresesi ismi ile bilinen bu medresede uzun yıllar ders verdi ve talebe yetiştirdi. 1861 senesinde Mâliye Nâzırı olan Safvetî Paşanın arzı ve Sultan Abdülmecîd Hanın irâdesiyle Câmii şerîfin karşısında bir dergâh inşâ edildi. Dergâh yapılırken etrâfında yer alan üç evin satın alınarak ilave edilmesi düşünüldüğü halde, sahiplerinin şiddetli itirazı sonucu gerçekleşmedi. Bu hal üzerine Ahmed Siyâhî Efendi; "Bu evler sultanımız hazret-i Hâlid tarafından dergâhımıza ilâve buyurulmuştur. Şimdiki halde karşı çıkan sâhipleri bir gün gelir, kendi rızâlarıyla terk edip, satarlar." buyurdu. Ahmed Siyâhî Efendinin bu sözleri, kendisinin vefâtı ve muhterem oğullarından Şeyh Seyyid Efendinin zamânında gerçekleşti ve şöyle oldu: O evlerden birinin sâhibi evini şeyh hazretlerine sağlığında satmadığı gibi, Ahmed Siyâhî'ye söylediği pekçok ağır sözlerle onu incitmiş ve üzmüştü. Ancak o kişi, Ahmed Siyâhî'nin vefât ettiği gece akıl almaz bir halde; "Aman, yâ Hazret-i Şeyh! Affet! Kusur ettim. Merhametine sığınıyorum." diyerek feryatlar etti. Öyle ki bağırmalarından çevre ev sâkinleri de uyandı. Bu olay üzerine ertesi gün o ve diğer iki ev satılarak dergâha ilâve olundu ve "Kim komşusuna eziyet ederse, Allahü teâlâ onun evini ona vâris kılar." hadîs-i şerîfi tahakkuk ederek herkese ibret oldu.